van gölü canavarı

Van Gölü Canavarı Efsanesini Hatırlayalım

Varlığı; akademik çevrelerde ve halk arasında yıllardır tartışılan Van Gölü Canavarı efsanesi ile alakalı ilk belge ve haberlere Abdülhamit dönemi Osmanlı kayıtlarında; 29 Nisan 1889’da rastlıyoruz.

Dünden bugüne binlerce kişi kendisini gördüğünü iddia eder; uğruna tekne turları düzenlenir, Van valiliği isim yarışması düzenler hatta TBMM tarafından Van Gölü Canavarı araştırma komisyonu dahi kurulur.

Başbakanın kadın olduğu ülkede hayali de olsa canavar olsa olsa dişidir o halde adı da VANSU olsun denilir Tansu Çiller’e atıfla. İki canavar olduğunu iddia edenler ise Vanton Kardeşler isminde ısrarcıdır.

Van Dame diye isim takıp Jean Claude Van Dame’ı canavar elçisi olarak şehre davet ettiğimiz günlerde popülaritesi tavan yapar. Bizde yeri başkadır ve ilk canavarımızdır. Türk Sineması, filmini bile çeker.

Van Gevaş’a yolu düşenler, canavar anısına dikilen yaklaşık 4 metre yüksekliğindeki heykeli ilçe merkezinde ziyaret edebilir.

Aynı zamanda bir şair de olan merhum politikacı Bülent Ecevit’in Van Gölü Canavarı isimli 1997’ye tarihlenen şiirinden bir kaç dize paylaşalım; “…İnanmasa da çokbilmişler ben Van Gölünde yaşarım, kah çekilirim derinlere kah kıyılardan taşarım,” Enflasyon canavarını perdelemek isteyenlerin yarattığı hayali bir kahramandır belki de kim bilir. Üstada Van’ın kedisi, peyniri ve kahvaltısı ilgi çekici gelmemiş anlaşılan.

Yellene Yellene Yüzen Mandalar

“Efsane mi, gerçek mi?” tartışmaları “Mandadır camıştır..” diyenlerce düğümlenir.

Gerçekçi iddia sahiplerine göre bu kadar sodalı üstelik neredeyse tüm şehrin kanalizasyonun fabrika atıklarının aktığı bir gölde değil canavar hiç bir canlı yaşayamaz. Fazlaca gelişen mersin balığı olabileceği ileri sürülür hatta metrelerce boya ulaşabilen yayın balığı tezi de tartışılır. 

Çocukluğu 90’lara denk gelenler için tatlı bir anı, dönemin medyası ve özellikle Sadettin Teksoy için için tam ekmeklik malzemedir. Akşam haberlerine meze rating ve bir turizm canavarı muamelesi gördüğünden olsa gerek, zamanla heyecanını yitirir, ortadan kaybolur. 

Mental Olarak İyileşmek

Bölgedeki; aslında tüm ülkedeki stres ve gerilimi azaltıp dikkatleri farklı yönlere çekebilecek bir figür pompalandı diyenler; teröre, mezhepçiliğe, faili meçhullere vurgu yapar.

Hatırlayın 90’lar Türkiye için hiç de kolay geçmemektedir; Eşref Bitlis, Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy ve Çetin Emeç gibi değerli isimler katledilir, Sivas katliamı yaşanır.

Maden araştırma denizaltısıdır diyenleri saymazsak, duyulanlar arasında bence en ilginci, araştırmacı ve haberci görüntüsünde bölgeye kapağı atmak isteyen CIA vesair ajanların yerel medyayla ortaklaşa kurgulayıp köpürttüğü bir senaryo oluşu. Yorum sizin.

Van Gölü Canavarı Tamamen Gerçek

Elbette, “gördüm” diyenleri de atlamamak gerek. Tanıklar arasında vali yardımcısı da var, yerel halktan; öğrencisi, kaptanı, yolcusu da. Akdamar’daki kilisede onun bir tasvir resmi olduğu söylentisi işin tuzu biberi.

Geçmişten günümüze tüm ifadelerde toplu olarak tutarlılık olduğu göze çarpıyor. “10-12 metre boyunda, ses çıkaran, koyu renkte bir yaratık.” 01.09.1965 tarihinde Milliyet Gazetesinde yayımlanan canavar haberindeki; “iki metre boyunda kahverengi bir hayvan” ifadesi dikkat çekici.

Ne kadar doğru bir bilgi bilinmez lakin o yıllarda gördüğünü iddia eden eğitimli bir çok kişi, Van üniversitesinin Van gölü kıyısında yer alan lojmanlarında oturmaktadır.

O kadar heybeti ve korkunçluğu bir yana; şimdilerde “eğer hala ‘isim-şehir’ oynayan kaldıysa”, V harfi geldiğinde hayvan bölümüne yazılabilmesi dışında bir fonksiyonu kalmamış görülebileceği üzere.

Kim ne derse desin Van Gölü Canavarı, 100 küsur yıldır bölgenin ve hayatımızın henüz çözümlenememiş gerçeği ve neşesi. Abdest almak için göle eğilen adamı kapıp kaçmasını saymazsak pek bir vukuatı da yok üstelik.

1979'da İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri mezunu olan yazar, Vatan gazetesinde başladığı kariyerinin ardından farklı görevler üstlendi, özel kurumlarda yöneticilik yaptı. Online gazetecilik eğitimini BBC'de tamamlayan, 2008'den itibaren dijital dünyanın içinde yer alan Görkem CAN; kişi ve kurumların faaliyetlerine destek oluyor, bilgi ve deneyimiyle yönlendirici rol oynuyor.

4 Yorum

  1. şehir efsanesi olduğuna inanıyorum. 120 km uzunlukta, yaklaşık 500 metre derinliğe sahip bir gölü tarayıp o hayvanı çıkarmak çok zor olmasa gerek. 100 yıldır ölmediyse şuan hala oralarda olabilir. takın sonarı aratın dimi ya? yani öldüyse de ceset neden yok?
    adına fıkralar yazılan bu canavar iyi gündem oldu bir dönem. teknoloji geliştikçe canavardan eser kalmadı :d

    • 1889’da, 1960’larda ve son olarak 90’ların ortasında haber olmuş. Belki büyük bir balık ve ona benzer bir şeydi.. Dediğin gibi şimdilerde pek ortalıkta görünmüyor. Belki Van Gölünün dibinde derin büyük mağaralar kanallar vardır; buralarda saklanıyor veya kaçmıştır. Bence serinlemek isteyen büyük başlar kendilerini göle atmışlar.

  2. Merhabalar;

    Ben 1975-1977 yılları arasında Van Gölü’nün kıyısında bir mezraya kurulmuş askeri birlikte askerliğimi yapmıştım. Sizin anlayacağınız Van Gölü ile hep iç içeydik. Tabi o yıllarda ne böyle bir yaratık gördük, ne de bir canavar hikayesi dinledik. Suyu çok sodalı olduğu için çamaşırlarımızı gölün kenarında yıkardık. Beyaz çamaşırlar bembeyaz olurdu, haki renk çamaşırlarımızın da rengi açılırdı.

    Birliğimiz alay mertebesinde ve hemen hemen her türlü kara birliklerden taburlar vardı. Zırhlı birliğimiz de vardı. Bir seferinde Reo dediğimiz askeri bir kamyonu yamaçtan aşağıya Van Gölüne düşürmüşlerdi. Askeri aracı gölden karaya çıkarmak için zırhlı birliklerinden devasa bir kurtarıcı gelmişti. Zor bela askeri aracı Van Gölünden çıkarmışlardı.

    Kışın kardan koğuşlar yaptık ve uyku tulumu ile bir gece kardan yaptığımız koğuşların içinde yatmıştık. Karda yürümek için hediklerimiz vardı. Ayrıca Amerikan malı profesyonel kayak takımlarımız da vardı. Gerektiğinde kayak yaparak da harekata katılıyorduk.

    Fazla başınızı ağrıtmak istemem ama, Van Gölünün içinde ikinci büyük Akdamar isminde bir ada ve bu ada üzerinde Ermenilere ait adını adadan alan bir kilise vardır. Bu adanın adı aslında utanç adası ya da tecavüz adasıdır. Çünkü Ermenilerin Türklere karşı gerçekleştirdikleri vahşetin uygulandığı yerdir burası. Biz ne yaptık? Bu kiliseyi restore ettik ve Ermenilerin hizmetine sunduk.

    İnternetten araştırma yaparak konuyu daha iyi anlayabilirsiniz.

    Selam ve saygılarımla.

    • Recep abi; Ermenistan’ın nüfusu 3 milyon bile değil Türkiye 83 milyon, Ermenistan’da bile bu kadar Ermenici yoktur. Biz Anadolu’dan Görünüm’de 80’lerin sonunda o yıllarda yeni yeni bulunan toplu mezarları seyrede seyrede büyüdük. Erzurum’a Adana’ya gidin neneler dedeler hala yapılan katliamları anlatır.

      Bahsettiğiniz 70’lerin ortasında Anadolu nasıl bir yerdi çok merak ediyorum. O yıllarda askerlik nasıldı acaba? Bir sene önce daha gitseydiniz belki Kıbrıs’a da gönderebilirlerdi sizi. Şimdilerde gençlere Van dediğimiz zaman bir otlu peynir biraz da Van Gölü Canavarı var akıllarında.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

*