Seri katiller dosyasını açıyor ve Türkiye’nin en büyük seri katili kim sorusuna cevaplar arıyoruz.
İdam cezalarının caydırıcılığına aldırmaksızın kolayca adam öldürebilen kişi veya kişilerin cinnet halini peşi sıra paylaştığı canavar tefrikaları ile paylaşan Türk basını, bir döneme damgasını vuracak değişik bir habercilik anlayışının veya kimilerine göre sarsıcı bir kültün oluşmasına vesile oldu.
Geçmiş yıllarda; 2 veya daha çok kişiyi öldürenler yaşadığı yerle özdeşleştirilir, o ilçe veya memleket, canavarı ve dolayısıyla “toplu utancıyla” meşhur olurdu.
Kasımpaşa Canavarı, Toros Canavarı gibi ilerleyen yıllarda beyaz perdeye ve sahneye meze katillerin yaşattığı trajedi ve detaylı tahliller çoğu kez tiraj kaygısıyla göz ardı edilir, nasıl yakalanamadığı ısıtılarak sıkıcı hayatlarımıza servis edilirdi.
Avazı çıktığı kadar bağıran gazete dağıtıcılarını da unutmamak gerek!
Kolluk kuvvetlerinin içinde yaşamını yitirenler olduğu, yahut kovalama takip gibi durumlar yaşandığı da olurdu elbette.
Düzde dağda yaşanması olası kovalamacalar, polisin yakalayışı veya etkisiz hale getirişi ile son bulur son noktada da yargılama ve idama giden süreç nakledilirdi.
Salacak Canavarı (1958)
Salacak Canavarı namıyla maruf, dört masumu öldürmekten suçlu sandalcı Kandemir S, son arzun nedir sorusuna; “Ayağımın altındaki sandalyeyi ben devirmek istiyorum” diyebilecek kadar soğukkanlı seri katiller arasında.
Sandalına aldığı 3 kızla bir kadına tecavüz ettiği, boğduktan sonra denize attığı ispatlanır ve idam cezasına çarptırılır. Bir sanığı, dört maktulü ve yaklaşık kırk tane tanığı olan dava yıllarca sürer.
O senelerde idamlar ibretlik olacağı düşüncesiyle meydanlarda yapılsa da savcılık meydandaki halkın olası linç girişiminden çekinerek idamın Sultanahmet cezaevi avlusunda ve sadece resmi tanıkların önünde yapılmasına karar verir.
Sipahipala’nın cellatlığına talip kırka yakın kişi savcılığa başvurur, Halk Eminönü ve Beyazıt meydanlarında “bir umut” toplanır, hatta idama tanık olmak için dilekçeler dahi verilir.
Adnan Menderes’i astıktan sonra Türkiye’nin en tanınmış celladı olan Kemal Aysan’ı ve kardeşi yamak Hasan Aysan’a bu görev için ruhsat verir ve ciddi anlamda yüksek bir para teklif ederler.
İdamdan sonra sadece ipi geçirdikleri ve sandalyeyi devirmedikleri için 140 liralık celladiye ücretinin yarısına razı olacak iki kardeş tekme tokat kavga edip karakolluk olacaktır.
Her duruşmada oğullarını savunan katilin ailesi ise idamdan sonra topa girmeyerek cesedi teslim almak istemez. Böyle olunca ceset belediye tarafından gömülür. Gardiyanlar, avukatlar ve cezaevi müdürü ile yapılmış söyleşiler günlerce yayınlanır.
Bayındır Canavarı (1952)
Vurulup yakalanıncaya kadar İzmir ve civarında 15 kişiyi öldüren Halil D, askeri cezaevinden de kaçar ve sonrasında bir polisi öldürerek bir bekçiyi yaralar. Kıstırılıp öldürülmeden önce 13 yaşındaki bir kız ve erkek kardeşini kirleten katilin leşini halk parçalamak ister ancak buna müsaade edilmez.
Mardin Canavarı (1955)
Mardin canavarı Hıdır C; gasp, cinayet, adam ve kız kaçırma suçları ile yargılandıktan sonra Adana’da idam edilir. İlk denemede ip şahsın ağırlığına dayanamayıp kopacak veya bazı kaynaklara göre kayıp yere düşecek, “koca Adana’da bana göre ip bulamadınız mı” diyerek sandalyesine kendi vuracaktır. 15 kişinin katili olabileceği kayıtlara geçmiş.
Unutulmaz Seri Katiller: Alanya Canavarı (1957)
Alanya Kapadere’de 2 yaşındaki oğlu ve çoğu akrabası olmak üzere 8 kişiyi öldüren Hasan Y, firarı sonrasında cinayetlerini sürdürür ve 2 sene boyunca dağlarda mağaralarda saklanır. Canavarın arandığı paylaşılmış ancak yakalanıp yakalanmadığı ile alakalı bir bilgiye rastlayamadık.
Akhisar Canavarı (1956)
45 dakikada 3 kişiyi öldürüp birini de yaraladı denilerek haberleştirilen Akhisar Canavarı Yakup U, nikahsız yaşadığı kızını kirletip öldüren kişilerden intikam almayı kafasına koymuş bir baba olarak karşımıza çıkıyor.
“Namusumu temizledim, bana hor bakmayın” diyen Uzar, tutuklu olduğu günlerde gazetecilerin kendisine konuşması için verdiği 15 lirayı karısına ve kızına verecek, hayatını romanlaştırıp para kazanmayı kafasına koymuş bir figür olarak haberleştiriliyor.
Bu olayların müsebbibi Mehmet S. ve bir kaç kişiyi daha öldüreceğini ancak yapamadığı için yaşadığı pişmanlığı ağlayarak son günlerinde dile getirir.
Nazilli Canavarı (1956)
Hükmün infazı öncesinde “rüyamda gördüm ip kopacak” diyen katilin sözlerine itibar edilmez ancak sonrasında ip bir değil tam üç kez kopar. Süleyman A, ancak dördüncü denemede asılabilir. Bir genelev kadınının kızına tecavüz edip öldürmek ve ziynet eşyalarını çalma suçuyla yargılanmış son anına kadar suçsuz olduğunu savunmuştur.
Edirne Canavarı (1964)
Elleriyle boğarak öldürdüğü 5 kurbanından dördünü mezarlık haline getirdiği sebze bahçesine gömmekten sanık “eski sabıkalı” Mehmet Y ve suç ortağı eşi, 1965’te toplamda 7 kez idama mahkum edilir. İnfazla son bulan 7 ay 28 günlük duruşma süresince suçsuz olduklarını dile getireceklerdir.
Atlamadan belirtelim; Edirne canavarı (D: 1930, Edirne) ve eşinin 14 yıl sonraya tekabül eden 1978’de tahliye edildiklerine dair bir bilgi de gözümüze çarptı. İdam edilmedilerse ve hala yaşıyorlarsa nerede oldukları bilinmiyor.
Burdur Canavarı (1966)
Burdur’un Büyükalan köyünde 4’ü çocuk 5 kişiyi iple boğarak öldüren Kazım Ç’nin kalemi 1966’da kırılır. Seri katiller arasında beni ciddi manada etkileyen Burdur canavarı, kararı soğukkanlılıkla dinleyecek ve hiçbir şey söylemeyecektir.
Çumra Canavarı (1967)
İlişkiye girdiği 6 kişiyi öldürerek mutfak zeminine ve evinin bahçesine gömen Çumra canavarı lakaplı Abdullah A, yalnız birini öldürdüğünü diğerlerinden haberinin olmadığını iddia eder.
Konya Cezaevindeki hücresinde kendisini su borusuna asarak intihar eden katilin kurbanları altıyla da sınırlı değildir ve bir rivayete göre sayı 15’tir; 24.04.1990 tarihli bir Milliyet haberi, evin bahçesinde 5 kişinin daha kemiklerinin bulunduğunu paylaşır ve vahşetin ne boyutta olduğunu yıllar sonra da olsa bize hatırlatır.
Cesetlerin o tarihlerde ortadan kaybolan bir grup Alman işçisi ile köylülere ait olabileceği üzerinde durulacaktır. Çumra Canavarı, “Türkiye’nin ilk pasif eşcinsel katili” olarak da kayda geçer.
Katilin, geçici veya mevsimlik işçi olarak Çumra’ya gelenleri çoğunlukla seçişi demiryolu inşaatı için Çumra’ya gelip kaybolan Almanların başına gelenleri bir bakıma doğrular nitelikte.
Çine Canavarı (1968)
Aydın’da 9 kişinin canına kıyan Mustafa Ç, idam kararının okunmasının ardından kendisine verilmeyen Melek Ç’ye dönerek; “Beni bu cinayete akrabalarım itti; katil değilim, bir katil varsa o da sensin” diyecektir.
Fethiye Canavarı
1959-1971 ve 1978 tarihlerde 3 farklı Fethiye Canavarı profili ile karşılaşıyoruz. Arşivlerde karşımıza çıkan en sarsıcı kayıt, Avustralya Büyükelçisinin karısı ve kızını öldürmek suçundan yargılanan Şener Y’nin idamı oldu. 1971’de ise Mustafa K 8 kişiyi öldürme suçuyla yargılanır ve idam cezası alır.
Gaziantep Canavarı: Abdullah Palaz
İlk cinayetini henüz 12 yaşında işleyen Abdullah Palaz, 12 yaşında adım attığı cezaevinde mahkumlar tarafından Abdullah Dayı olarak tanınsa da bilindik adı Antep Canavarı’dır.
1991 senesinde ölen Palaz’ın 40’a yakın cezaevinde yattığı ve en az 43 kişiyi öldürdüğü biliniyor. Bir dönem Nazım Hikmet ile aynı cezaevinde aynı koğuşta kaldığı biliniyor.
Tornavidalı Katil Yavuz Yapıcıoğlu
Ülke tarihindeki en acımasız seri katillerden birisi olarak kayıtlara geçen Yavuz Yapıcıoğlu, cinayetlerini işleme yöntemi nedeniyle Tornavidalı Katil olarak tanınmaktadır.
Resmi verilere göre İstanbul’da ve Ankara’da 18 kişiyi öldürdüğü belirtilse de gerçek rakamın 40’ın üzerinde iddia ediliyor. Yavuz Yapıcıoğlu, öldürdüğü kişi sayısı ve yöntemi nedeniyle kriminoloji alanında yeni tezlerin yazılmasına sebep olmuştur.
Unutulmaz Seri Katiller: Kasımpaşa Canavarı
Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ın “Aslan Bacanak” ve Kemal Sunal’ın “Gerzek Şaban” filmlerinden aşina olduğumuz seri katiller arasındaki Kasımpaşa Canavarı, Tenten romanlarında dahi karşımıza çıkar.
1976’da Kasımpaşa’da peşi sıra işlenen 3 cinayeti görmezden gelirsek, hayali canavarın esasen Hristo Anastadiyadis Ahilya adlı 21 kişinin katili bir gayrimüslim olduğu ve 1920’lerden günümüze zamanla şehir efsanesine dönüşerek asıl ününü 1980’lerde yakaladığı tezi ağırlık kazanır.
Hayatını merak edenler; İstanbul Kan Ağlarken (1952) ve Üç Namus Bekçisi (1969) adlı iki ayrı filme göz atabilir.
Af Konusuna da Bir Bakalım
1992-95 yılları arasında 6’sına tecavüz ettiği 11 yaşlıyı öldüren “Artvin Canavarı” lakaplı Adnan Çolak, Zonguldak ağır ceza mahkemesi tarafından 6 ayrı idam ve 40 yıl hapis cezası almasına rağmen, Rahşan Affı ile sadece 10 yıl yatıp serbest bırakılan seri katiller arasındadır.
Halk arasında “baltacı” olarak tanınan katil, “Ben yaşlı insanları öldürüyorum. Onlar biz gençlerin rızkını yiyorlar. O kadar sene yaşamışlar, daha fazlasına gerek mı var?” demiş, kişi başına 1 sene bile yatmadan aramıza karışmıştır. Evet yanlış okumadınız. Canavar halen serbest ve aramızdadır.
Seri katiller tarihimizin kabaca üzerinden geçtiğimiz bu yazımızda; Türkiye’nin seri katilleri, hala yaşayan seri katiller ve Türk seri katiller başlıklarına değindik!
Kasımpaşa Canavarı’nın bir şehir efsanesi olduğunu sanıyordum. Diğerlerini zaten hiç bilmiyordum. Kaleminize sağlık…
Sağol ne demek! Dediğim gibi; bir dönem Kasımpaşa bölgesinde, birbiriyle bağlantılı ya da ayrı bir kaç cinayet işlenmiş bir taksici canını zor kurtarmış hemen bir canavar yaratıvermişler.