Hanford, ABD
Her ne kadar hizmet dışı kalmış olsa da, ülkenin üst düzey radyoaktif atık hacminin üçte ikisini halen bünyesinde barındıran radyasyon merkezi Washington Hanford; Manhattan Projesinin bir parçası olarak 1943’te kuruldu.
Dünyanın ilk tam ölçekli plütonyum üretim reaktörü olan B Reaktörü’ne de ev sahipliği yapan tesisin; 200 milyon litre sıvı atık ve bir o kadar da katı atıkla çevresindeki 320 km’lik bir alanı kirlettiğine inanılıyor.
Proje, Soğuk Savaş döneminde dokuz nükleer reaktör ve beş büyük plütonyum işleme kompleksini bünyesinde barındıracak şekilde genişleyecek, ABD’nin nükleer cephanesi için çalışmaya devam edecekti.
Akdeniz Tehlikeli Olabilir mi?
İtalya açıklarında; zehirli ve radyoaktif atık taşıyan otuzdan fazla gemiyi batırdığı ‘itiraflarla sabit’ suç örgütü Ndrangheta’nın, Akdeniz’i radyoaktif atık çöplüğü olarak kullandığı tespit edilmiş.
İtalyan bir STK olan Legambiente, zehirli ve radyoaktif atık taşıyan yaklaşık 40 geminin 1994’ten bu yana Akdeniz sularında kaybolduğundan şüpheleniyor.
Somali Sahilleri
Somali’de bir devlet otoritesinin olmamasını fırsat bilen karteller ve yerli işbirlikçiler, Somali topraklarını ve kıyılarını zehirli kimyasal ve nükleer atık çöplüğüne çevirir.
Ndrangheta’nın Somali açıklarında batırdığı toksik atık yüklü gemilerin kalıntıları, 26 Aralık 2004 Güney Asya depreminden sonra oluşan tsunamiyle karaya vuracaktır. Radyasyondan kaynaklanan bazı hastalıklar nedeniyle ülkede her yıl yüzlerce kişi hayatını kaybetmekte!
Mayak, Rusya
Rusya’nın en büyük nükleer tesislerinden Mayak’ta şu anda Çernobil’den bile daha yüksek seviyelerde radyasyonun ölçüldüğü raporlanmış.
Rakamlar 2011 Eylül’ünde Fukuşima’da yapılan bir ölçümdeki radyasyon seviyesiyle aynı! Rusya’nın her yerinden, hatta yurt dışından gelen nükleer atıklar şimdiye dek 50’ye yakın nükleer kaza yaşanan tesiste depolanıyor.
Alandaki en büyük patlama, tehlike derecesi 7 üzerinden 6 olarak kayda geçen ve Sovyetlerin yaşananları 30 yıl boyunca gizlediği 1957 yılında yaşanan trajedi. Altı çizilmesi gereken nokta; işletmesi Rosatom’a ait şirketin Mersin Akkuyu’da nükleer santral yapımına talip olan Rus nükleer tekeli oluşu.
İngiltere ve Radyasyon
Londra’nın 480 kilometre kuzeybatısındaki Sellafield nükleer tesisinde rektörlerden birinde yangın çıkmış, 1957’deki bu yangının ardından radyoaktif sızıntı yaşanmıştı.
İngiliz nükleer programına plütonyum üreten Windscale Reaktör1’de çıkan yangın İngiltere tarihinin en büyük nükleer kazası olarak kabul ediliyor. Söz konusu bu olay Kazanın detayları, hala İngiliz devletinin gizlilik kanunları çerçevesinde korunmaktadır. 2005’te ise tesiste radyoaktif atık bulunmuştu.
Bölgede sonuncusu 2014’te olmak üzere yüksek radyasyon seviyeleri ölçülmekte ve çalışanlar tahliye edilmektedir. Kompleksin kademeli olarak kapatılması 1995 yılında başladı, 2003’te faaliyetleri tamamen durduruldu.
Poligon, Kazakistan
Sovyetler Birliği; bugün Kazakistan Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalan Semey (Semipalatinskiy) poligonunda 40 yıl boyunca toplam 468 nükleer deneme gerçekleştirdi.
Çernobil Nükleer silah fabrikasında üretilen nükleer bombalarının etkisinin 1945’te Hiroşima ve Nagasaki’de patlayan atom bombalarından 2.500 kat daha güçlü ve radyoaktif bir etki yarattığı biliniyor.
125 deneme atmosferde (26’sı yerüstünde, 91’i havada ve 8’i yüksek irtifada olmak üzere) 343’ü yeraltında (215’i dağ galerilerinde mağaralarda, 128 tanesi de dikey deliklerde) değişik çap ve patlamalarla gerçekleştirildi.
1,7 milyon insanı ve doğal alanı ölüme terk eden Semey nükleer deneme poligonu 29.08.1991 tarihinde sonsuza kadar kapatıldı. SİYAP olarak da bilinen bölgede sakat doğum ve nüfus kaybı ülke genelinin neredeyse 2 katıdır.
Kazakistan Bilimler Akademisi Enerji Enstitüsünün resmi verilerine göre bu bölgede yaşayan insanlar azami 45 – 50 yıl yaşayabilmektedir. Kayıtlarda 18.500 km²’lik bir saha olarak poligon alanı olarak belirlense de etkiler incelendiğinde radyoaktif madde ve bulutların 304.000 km²’ye yayıldığı görülmüştür.
Radyasyon Tehlikesi ve Mailuu-Suu, Kırgızistan
Eski bir uranyum madeni kasabası olan Mailuu-Suu, 1.96 milyon metreküp uranyum atığı ile dünyanın radyoaktif olarak en kirli üçüncü yeridir. Deprem sel faciaları ve heyelanlar sonrası açığa çıkan atıklarla Asya’nın bu en büyük kimyasal atık çöplüğünde kirlilik daha da artmaktadır.
Radyasyon Hatıramız: Çernobil, Ukrayna
26 Nisan 1986 gecesi 01.24’te bugün Ukrayna ve Belarus sınırında bulunan Çernobil nükleer santralinin 4 numaralı reaktörde güç kesintisi testi sırasında operatörler çekirdek erimesine neden oldu.
Patlama 1.000 tonluk çatıyı uçurarak kadar büyüktü ve milyonlarca insanı radyoaktif bulutlara maruz bıraktı, açığa çıkacak radyasyon Hiroşima ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının toplamından 200 kat fazlaydı.
Kaza sonucu 400 bin kişi yaşadığı bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. Kanser vak’aları arttı, 4 bin ila 93 bin arasında kişi hayatını kaybetti. Ancak 48 bin yılda temizlenebilecek Dünyanın karşılaştığı bu en büyük nükleer kaza ile Ukrayna’daki ormanların yüzde 40’ı kirlendi.
Türkiye’de Çernobil felaketi sırasında radyasyon seviyesini gösteren sayısal değerler halktan uzun yıllar boyunca gizlendi. Dönemin Ticaret Bakanı Cahit Aral: ‘Radyoaktif çay daha lezzetli, biraz radyasyon iyidir, Türkiye’de radyasyon var diyen dinsizdir’ açıklamalarında bulunur.
Yaklaşık 190 ton uranyum ve 1 ton plütonyumun hala santralin altında bulunduğuna inanılıyor. Garip gelebilir ancak ABD’de Federal Sağlık Kanunları hala, 1980-1996 arasında Türkiye’de 5 ay geçirenlerden kan alınmasına izin vermiyor.
Dünyada yüzlerce santralin olduğunu var sayarsak uzun vadede oluşacak sızıntıların veya patlamaların insana ve doğaya vereceği hasarı düşünemiyorum. Sıkıntılı bir dünyada yaşıyoruz.
Yerden göğe haklısın. Bu teknolojiyi kullanıp kaza geçmişişi olmayan ülke yok gibi. Japonya, İngiltere, Rusya hepsi ağır sonuçlara katlandılar.
Kesinlikle en ürkütücülerinden birisi Çernobil faciası olmuş. Milyonlarca ton beton dökülerek radyoaktif bölge kapatılmış ama halen zehirli gazlar dağıtmaya devam ediyor. Ülkemizde kurulan Akkuyu’da inşallah böyle bir durum yaşanmaz.
Bu tip tesisleri yapan işleten her ülkede er geç bir kaza ya da buna benzer bir olay yaşanmış. Şimdi Türkiye zaten kırılgan olan yapısıyla böyle bir felaketi kaldırabilir mi? Hadi bunu geçiyorum olası bir çatışma yahut harp durumunda bu tip alanların düşmanlar için bir çekim noktası yaratacağı düşünülmez mi. Terör belasından bahsetmiyorum bile.
Güzel paylaşımınız için çok teşekkürler her zaman takipteyim