300’den fazla mürettebatıyla TCG Muavenet, 2 Ekim 1992’de ABD uçak gemisi Saratoga tarafından köprüüstü ve savaş harekat merkezinden (SHM) vurulur.
“Fiili atış bölümü” olmayan NATO tatbikatı esnasında ve üstelik yeşil periyot olarak tanımlanan tatbikat dışı bölümde!
İki füzenin de geminin en hayati noktasını tam isabetle hedef alması “kaza” olarak açıklanacak ve üstü kapatılmaya çalışılacaktır.
Gemi komutanımız Deniz Kurmay Yarbay Kudret Güngör de dahil olmak üzere 5 askerimizin şehit olduğu, 22’sinin yaralandığı Ege’deki “Kararlılık Gösterisi-92” tatbikatı utancımız, son adımda paylaşacağımız “Milli Gurursuzluk” listemizde “bizce ilk sırada” yer aldığı için unutmamak ve unutturmamak adına paylaşım yapma gereği duyduk.
Şehit yarbay Kudret Güngör’ün adı daha sonra bir tankere verilecektir. Altını çizelim; Muavenet o yıllarda kiralık değil tamamen milli bir gemidir. ABD malı değildir.
Bu noktada ABD kendine göre bir çok mesajı aynı anda vermektedir. Muavenet vurulmadan önce ABD, Türkiye’ye 8 Knox sınıfı gemi satmak istemiş, Ankara ise kabul etmemiştir. Nasıl olur bilinmez, kiralama yolu ile bu hurda ve ciddi bakım gerektiren gemileri alırız.
Sea Sparrow Kazayla Ateşlenmiş Olabilir mi?
Ege’de birlikte tatbikat yaptığımız ABD’nin, “pardon düğmeye bastık gitti, yanlışlıkla vurduk, üstelik iki kez” dediği Sea Sparrow’lar ateşleme için altı aşamayı tamamlamak ve son adımda ise amiralin onayını almak zorundadır.
Bunlar da yeterli değildir; ateşlendikten sonra hedefi bulabilmesi için radarla işaretlenmeyi-aydınlatılmayı bekler. Füzenin kazaen ateşlenmesini engelleyebilmek için sistem çok sayıda emniyet tedbirine sahiptir.
Teknik izahın özeti budur ve ve görülebileceği üzere milyonda bir ihtimal dahi mümkün değildir. Yine araştırdık, Raytheon Corporation tarafından üretilen Sea Sparrow’un başka bir kazasına (!) rastlayamadık.
Buraya dikkat! → Gerçekten olay kaza bile olsa mermi ateşlendikten sonra hedefe varmadan geri çevirme imkanı bulunmaktadır.
İkinci bir hususu daha aktaralım. Tek değil, iki mermi atılıyor. Eğer dedikleri gibi kaza olsaydı kayıtlara “tek mermi” olarak geçecekti. Fakat güdümlü Sea Sparrow hava hedeflerine karşı da kullanıldığı için, harp başlığı ve dolayısıyla tahrip gücü düşük.
Dolayısıyla iki tane atılmış ki ciddi hasar verme amacı aşikar.
Orgeneral Eşref Bitlis’i de Böyle Öldürdüler!
Bitlis paşa, Çekiç Güç’ün ülkemizden ayrılması gerektiğini söylemekte, Kuzey Irak’da kurulmaya çabalanan Kürt Kantonunun Türkiye’nin zararına olduğunu ifade etmektedir.
7 Şubat 1993 tarihli açıklamasında ise; ‘İncirlik’ten kalkan ABD uçakları PKK’ya yardım malzemeleri atıyor.’ diyecektir. ABD, elçileri üzerinden defalarca şikayet ettiği Türkiye cumhuriyetinin bu değerli ve uzlaşmacı orgenerali için düğmeye basar.
Eşref Bitlis, bu açıklamasından on gün sonra, 17 Şubat 1993’te Beechcraft B200 King Air tipi uçağının Diyarbakır uçuşu sırasında düşmesi sonucu 60 yaşında hayatını kaybedecektir.
Siyasete dönmeye hazırlanan Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Bitlis paşanın vefatı arasında iki ay (17 Nisan 1993) vardır. “Belki kazadır” diyenlere de yanıt verelim:
Biraz geriye gitmek gerek. 17 Aralık 1992’de Çekiç Güç’e bağlı ABD Hava Kuvvetleri, önceden bilgi verildiği halde Irak’ın Selahattin kentine gitmekte olan Eşref Bitlis’in helikopterine taciz uçuşu yaparak helikopteri inişe zorlar.
Daha doğrusu teknik bilgilerle sizi boğmadan durumu şöyle izah edelim. Uçaklar helikopterimize o kadar yakın uçarlar ki motorlar bu agresif havacılık numarası ile durma noktasına gelir. Tecrübeli pilotumuzun gayretleri ile iniş başarıyla sağlanır.
Operasyon yapılan uçağı kullanan ise, son derece tecrübeli – ABD’de eğitim almış Kurmay Pilot Binbaşı Yaşar Erian’dır.
Konumuza dönersek;
TSK’ya yönelik operasyonların başlangıç noktası olarak değerlendirilebilecek bu düşmanlık, Demirel’in başbakan, Özal’ın cumhurbaşkanı, Doğan Güreş’in Genelkurmay Başkanı olduğu 1992 senesinde yaşanır.
Hadise, ülke olarak aşağılandığımız, TSK’nın pasifize edilmeye çalışıldığı sayısız olaydan sadece biridir. Bir müttefike yakışmayan bu düşmanca saldırı karşısında ülkemiz gereken karşılığı maalesef verememiştir.
Bırakın üzerinden gözdağı verilen Muavenet saldırısını, 2003’deki çuval olayında dahi gereken tepki verilemez! 1992, suikastlar yılı 1993’ün habercisidir.
Ne yazık ki o senelerde siyasetçi ve bazı rütbeli askerler, olayın “müessif bir kaza” olduğunda birleşerek işi fazlaca kurcalamamayı seçmişlerdi. Muavenet’i belgeselleştiren gazeteci Tuncer Bahçıvan ise TV8 yönetimi tarafından 2003’te işten çıkarılır. Dün ve bugün değişen bir şey yoktur görülebileceği üzere.
Bağlayalım, saldırıyı planlı yapan ABD Türkiye’den özür de dilemez. Özür dilenmesi için uğraşan da olmaz.
1993; gazeteci Uğur Mumcu ve Eşref Bitlis paşanın öldürülmesi, PKK’nın pusu kurarak 33 silahsız askerimizi şehit edişi, Madımak Oteli ve Başbağlar köyü katliamları ile hatırlanacaktır. Tümünde ABD’nin parmağı vardır.
ABD’nin TSK ve Türk Halkına Olan Düşmanlığı
1995’de “Türk Generalleri hizadan çıktı” diyebilecek kadar küstahlaşan ABD, Irak müdahalesinde yer almak istemeyen Ecevit’i tasfiye için Kara Çarşamba olarak bilinen 2001 ekonomik krizini medya desteği ile alaşağı eder ve Erdoğan liderliğindeki AKP’yi iktidara getirir.
Erdoğan’a zorluk çıkardığına inan TSK’yı itibarsızlaştırmak için de 4 Temmuz 2003’de Türk Askeri’nin kafasına çuval geçirirler.
Ergenekon ve Balyoz gibi Fetullahçı operasyonlarla projelerine devam eder, görevlendirdikleri AKP’nin önünü açarlar. Ve bu yol haritası ile günümüze kadar gelinir!
Okumak ve İzlemek İsteyenler için Kaynaklar:
- DM357 TCG Muavenet – M. Fatih Öztürk ATAÇ YAYINLARI
- Sultanhisar & Muavenet – Denizler Kitabevi
- İzlemek İsteyenler için Muavenet Belgeseli