Okuyarak elde edilebilecek birikimin önemini vurgulamak isteyen Atatürk; bitmek tükenmek bilmeyen okuma sevdasını şu sözleriyle açıklar: “Ben çocukken yoksuldum. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.”
İlk gazeteciliğini, Harp Okulu yıllarında arkadaşlarıyla birlikte yazdıklarını elde çoğaltıp, dağıtarak yapmaya başlar. Okul yönetiminin haberi olur ancak o ve arkadaşları ceza almadan kurtulur.
Tarihler 1 Kasım 1918’i gösterdiğinde; 1. Dünya Savaşının bitmesine sayılı günler kala Minber adında bir gazete çıkarılır.
21 Aralık 1918’e kadar toplam 51 sayı yayımlanan bu gazetenin sahipliğini Ali Fethi Bey (Okyar) üstlenir, kuşkusuz en büyük fedakarlığı ise mali anlamda Atatürk yapacaktır.
Elinde harp yıllarında harcamayıp biriktirdiği bir miktar parası olan Atatürk, annesine küçük bir ev almayı düşündüğü ancak almayı başaramadığı bu parayla, gazetenin sermayesini oluşturur.
Takma adlarla yazarlık yapar. Bu girişimleri uzun soluklu olmasa da toplum bilincine verdikleri önemi anlayabilmemiz açısından önemlidir.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak basışının sonrasında; Amasya, Sivas, Erzurum ve son olarak Ankara’ya kadar uzanan Milli Mücadelenin yol haritasında Mustafa Kemal Atatürk; bağımsızlığa destek olunması açısından yerli ve yabancı bir çok süreli yayınla iletişime geçer.
Milletin desteğini kazanmak ve bağımsızlık mücadelesini halka anlatabilmek üzere İrade-i Milliye adlı bir gazete Sivas Kongresinde alınan bir kararla çıkarılmaya başlanır. Tüm içerik ve yazılar, Atatürk ve arkadaşları tarafından hazırlanıyor, Atatürk tarafından detaylıca incelendikten sonra yayımlanıyordu.
Ankara’da Milli Mücadeleyi sürdürecek Atatürk, dönemin zorlu savaş şartları altında 10 Ocak 1920’de Hakimiyet-i Milliye Gazetesini kurar.
Anadolu Ajansının tesisi, Ceride-i Resmiye Gazetesinin ve Telsiz Telgraf Hakkında Kanununun çıkarılması ve vericilerinin hizmete girmesi ile birlikte İstanbul ve Ankara radyolarının yayına başlaması gibi birçok işte imzası vardır.
Yaşadıkları en kritik ve zorlu süreçte milli bilinci oluşturma ve halkı aydınlatma adına gazete çıkarmaları; başta gazeteciler olmak üzere bilinçli olarak göz ardı edilmekte yeterince bilinmemektedir.