İkinci Dünya Savaşının karneli kara günleri ve baskıcı politikaları herkesi olduğu gibi ülke aydınlarını da etkilemektedir ve böylesine bir ortamda, şair ve edebiyat öğretmeni Mustafa Ural, idealleri uğruna mücadele eden toplumcu sol görüşlü bir öğretmen olarak karşımıza çıkmakta.
Ural; sefaletin diz boyu olduğu, Alman ordularının Bulgaristan sınırına kadar dayandığı günlerde, toplatılan şiir kitabı nedeniyle ifadeye çağrılmakta, İstanbul ve Ankara’da aranmaktadır.
Mevsim kıştır. Sağlık problemleri nedeniyle hemen teslim olmak istemez. İstanbul’un soğuk ve karartılmış sokaklarında kaybolmaya çalışır, dost evlerine sığınır. Tutuklandığı zaman cadı avı bitmiştir ama bıraktığı izler uzun süre silinmeyecektir.
“Suç neresindeydi yaptığı işin? Şiir yazmak dünyanın neresinde suçtu, faşist ülkelerden başka?”
Bir çırpıda okunacak eser, aynı zamanda yazarın karatılmış yıllarının otobiyografik esasen anı-roman bir özeti, çalkantılı sistemi eleştiri niteliğinde. Atilla İlhan tarafından “fedailer mangasının demirbaşı” olarak adlandırılacak Rıfat Ilgaz, Mustafa Ural’ın kaçış öyküsünü son derece sürükleyici bir biçimde anlatırken, savaşın etkisindeki Türkiye’nin tek partili yıllarına da ışık tutuyor; başından geçenleri Mustafa Ural üzerinden bizlere aktarıyor.
MEB tarafından 100 temel arasına alınan “Karartma Geceleri”, Tarık Akan ve rejisör Yusuf Kurçenli’nin başarılı performansıyla beyaz perdeye taşınır ve katıldığı festivallerden ödüllerle döner. Sabahattin Ali ve Nâzım Hikmet’e gönderilen selamları da atlamamak gerek!