İrlanda Patates Kıtlığı ya da büyük kıtlık sonucu modern Avrupa tarihinin en trajik olaylarından birine tanık olan çoğu köylü yüz binlerce İrlandalı, 1841-51 yılları arasındaki yıkım sonucu hayatını kaybeder. Daha iyi bir hayat için yeni kıtaya gidilmesiyle sonuçlanacak ve 20. yüzyılda da devam eden ilk toplu göç dalgası bu yıllarda başlar. O yıllarda sayıları iki milyonu bulacak İrlandalı Katolik göçmenin Amerikan kentlerine gelişi, ülkelerinin Protestan dini yapısını kaybedebileceğinden korkan bazı tutucu ABD’lilerin öfkeli tepkilerine neden olacaktır. Rakamlarla destekleyelim; 2016 yılının nüfus verilerine bugün İrlanda’da 4.7 milyon kişi yaşarken ABD’de bu sayı 30 milyon İrlandalının üzerindedir.
İrlanda patates kıtlığı, İrlandaca’da ‘Gorta Mór’ adıyla bilinir. Tarihe ise ‘Potato Femine ya da Great Irish Famine’ olarak geçer. Ortalama bir İrlandalı, o yıllarda her gün 10 kilo patates tüketebiliyordu.
İspanyol kaşifler ile Güney Amerika üzerinden Avrupa’ya gelen patates, ürüne bulaşan bir mantarın başka yiyecek kaynağı olmayan yoksul halkı vurması olarak özetlenebilir. İrlanda patates hikayesi olarak belki de hafife aldığımız bu olayın ardında büyük acılar ve kitlesel ölümler yatar. Aslında bu salgın ilk olarak ABD’de görülür. Mantarın okyanusu geçip Avrupa’ya ulaşması bir gemiyle olacaktır. Belçika’ya ulaşan patates yüklü bir gemi, mantarı yani phytophthora infestans’ı Avrupa’ya getirir. Üretici birçok ülke salgından etkilenir. İrlanda’nın en çok etkilenen ülke olmasının sebebi ülkede be yazık ki tek bir patates türünün yaygın olmasıdır. Özetle genetik çeşitlilik az olunca mantar hızlıca yayılır.
Patates Neden Bu Kadar Sevildi?
Güney Amerika’dan kıtaya ulaşan patates, işçi sınıfının omurgası yoksul çiftçilere onlarca yıl enerji vermişti. Ekmek için; tahılın ekimi-hasadı-öğütülmesi ve ortaya çıkan bu hamurun pişirilmesi gerekiyordu. Gariban patates ise fırınlanarak, haşlanarak veya kızartılarak dakikalar içinde hatta kabuğuyla tüketilebiliyordu. Zaten ekmek yemek isteseler de arazilerin yüzde 95’i Protestan zenginlerindi ve tahılın tamamına yakını hasat edildikten sonra İngiltere’ye ihraç ediliyordu. Nüfusun neredeyse yüzde 90’ını oluşturan İrlandalı Katolikler ise emeklerine karşılık kiraladıkları alanlarda patates gibi sade ürünler yetiştirip hayatta kalmaya çalışıyorlardı. Vitamin, karbonhidrat ve protein kaynağı patatesin yayın tüketiminin de katkısıyla İrlanda nüfusu 1840’da ikiye katlanarak 8 milyona kadar yükseldi. 1847’de başlayıp 5 yıl süren kıtlık ise 1,5 milyon İrlandalının hayatına mal olacaktır. Kalanlar başta ABD olmak üzere Avustralya ve Kanada gibi ülkelere göç etti. Göç esnasında tabut gemiler can almaya devam etti.
İrlanda Türkiye Dostluğu
O yıllarda İrlanda, döneminin en güçlü imparatorluklarından birisi olan Birleşik Krallığa bağlıdır. Çoğu tarihçi; İngiliz hükümetinin mahsülü etkileyen bu hastalığının oluşumunda yeteri kadar itina göstermediğini iddia eder. Hükümetinin refah ve zenginliğine rağmen yiyecek göndermemesini ve yetersizliğini kinayeli bir biçimde eleştiren ünlü hiciv yazarı Jonathan Swift, belki de dikkat çekerim umuduyla “İrlandalılar hayatta kalmak istiyorlarsa bebeklerini yemeliler.” diyecektir.
1839-61 yılları arasında Osmanlı Devletinin başı olan Sultan Abdülmecit, zor durumdaki İrlanda halkına 10 bin Sterlin yardım göndermek istese de; İngiltere Kraliçesi Victoria’nın, “biz bile 2 bin sterlin yardım yapacağız sana ne oluyor” çıkışı ile yardımını 1000 sterline düşürür. Tabi ifadeleri bu şekilde değildir ve elbet daha diplomatiktir ancak biz konuyu uzatmadan özetlemek istedik. Talep edilmemesine rağmen kendilerinden kat kat fazla bağış yapmasını sindiremeyen İngilizler, Osmanlı’nın “para gönderemiyoruz bari tahıl yollayalım” diyerek yola çıkardığı 5 erzak-ilaç ve tohum yüklü gemiyi de Dublin Limanı’na sokmayarak 1847’de 50 km uzaklıktaki Drogheda Limanı’na boşalttırır. Bu olay sonrasında Kraliçe Victoria, İrlandalılar tarafından “Kıtlık Kraliçesi” olarak anılacaktır.
İrlanda Patates Kıtlığı Sonrasında Yaşananlar
Kıtlığa ve kapitalist İngiliz gaddarlığına tanık olan kuşağın torunları, 1916 devrimi sonrasında Belfast dışındaki ada topraklarının bağımsızlığını kazanarak İrlanda Cumhuriyetini kurdu. Kuzey İrlanda için özerklik öngören anlaşma ise 1998 yılında imzalandı.
Şimdililerde İrlandalılar, kıtlığın ilk günlerinden kalan şarkılarını “Praties They Grow Small” (Patatesler Küçük Kaldı)” söylemeye devam ediyorlar:
Ah patatesler küçük kaldı, buralarda buralarda
Ah patatesler küçük kaldı, buralarda buralarda
Ah patatesler küçük kaldı, buralarda Donegal’da
Kabuklarıyla yiyoruz, buralarda buralarda
Ah keşke kazlar olsaydık, gece sabah
Ah keşke kazlar olsaydık, gece sabah
Ah keşke kazlar olsaydık, yaşayabilseydik huzurla
Serbestlik saatine kadar, yeseydik mısır, yeseydik mısır
Bu arada; İrlanda’nın ileri gelenleri Osmanlının bu mali cömertliğine bir teşekkür mektubu ile cevap verirler ve hatta 1995’te Drogheda kasabası ay-yıldızı amblem olarak kabul eder. İrlanda Cumhurbaşkanı Mary McAleese 2010’daki ziyaretinde müteşekkir olduklarını yeniden dile getirecek ve “İrlanda halkı bu eşine az rastlanır bonkörlük girişimini asla unutmadı.” diyecektir. Kasabanın ambleminin kaynağı tam olarak bilinmez ancak yaşananların etkisinin olabileceğini de atlamamak gerek. Kentin futbol takımı Drogheda United, formasında hilal ve yıldızı taşımaktadır.
İrlanda’nın Lozan’daki Teşekkürü
Lozan’da bizimle alakalı müzakereler 1923’te devam ederken Yahya Kemal de orada bulunuyordu. Avrupalı tüm temsilci ve delegeler aleyhimize oy verirken, sadece İrlanda temsilcisi her oylama esnasında lehimize parmak kaldırmaktaymış. Durum şairimizin dikkatini çekmiş ve fırsatını bulup kendisine; ‘Herkes aleyhimizdeyken, siz her seferinde lehimize oy kullanıyorsunuz; bunu neden yapıyorsunuz?’ diye sormuş. İrlandalı; ‘Böyle yapmaya mecburum. Benim gibi her İrlandalı da buna mecburdur. Biz açlık ve sefaletten kırılıp, salgın hastalıkla boğuşurken zengin Avrupalılardan hiçbir destek ve yardım görmedik. Ama sizin dedeleriniz, yardım olarak hem para hem de gemilerle erzak gönderdiler. O zor günlerde bize dostça ve insanca uzanan eli asla unutmayız. Siz her zaman desteklenmeye layık bir milletsiniz; bunu çok iyi hak ediyorsunuz!’ diyerek cevap vermiş.
İrlanda Patates Kıtlığı olayının ve elbette buna bağlı göçlerin de etkisiyle adada İrlandaca kullanımı azalmış ve çoğunluk İngilizce tercih edilmeye başlamış, ülke Britanya’ya bağlı kalmayı savunan birlikçiler ve bağımsızlığı savunan ulusalcılar olarak iki kesime ayrılmıştır.
Kaynakça: Braa, Dean. M. ‘’ The Great Potato Famine and the Transformation of Irısh Peasant Society’’
Osmanlı yine göstermiş azametini…
Yıkılması için bir çok ülkenin uğraştığı; gerici, baskıcı olarak görülen bir imparatorluğun zorda olan her din ve ırka gerekli durumlarda yardım göndermesi tesadüfi bir olay değildir. Örneğin Amerika Minnesota’da çıkan yangın için de yardım gönderilmişti.
Son derece haklısın yorumuna katılıyorum.