Cezadan yahut askerlikten kaçmak için deli taklidi yapmanın gerçek hayatta işe yarayıp yaramadığını, sen-ben gibi normal bir kişinin deli raporu alıp alamayacağını hep merak etmişimdir.
Elbette şimdilerde, nörolojik külliyatın ve basit hilelerin içinden geçmiş bir heyeti geçebilmek; hele ki kimyasalların, tahlil ve MR’ların havada uçuştuğu çağda pek de mümkün olmasa gerek. Adli Tıp, bu gibi işler için de mesaide.
Birinci dünya harbi yıllarında üçüncü ordunun bordrolu mütehassısı Nazım Şakir, askerlikten kaçmak için deli taklidi yapanları “mütemarız” deyip gerisin geri birliğine postalamasıyla meşhurdu.
Hoca; hasta taklidi yapan, yalandan hasta gibi görünen kişiler konusunda o denli uzmanlaşır ki “temaruz ve teşhis” adlı bir çeviri kitap dahi yazar.
Doktor Şakir, gördüğü son derece başarısız mütemarız vak’alarından yılmış olacak ki ahalinin ancak kendi ‘zekası ve ilmiyesi nispetinde’ deli taklidi yapabileceğini ve memleketin bu alandaki seviyesi malum olduğundan yapılan taklitlerin hayli basit ve cahilane olduğunu söyler.
Kendi zekası nispetinde ifadesini; “kafaya huni takıp garip sesler çıkarmak” ve bunun da etkili olabileceğini düşünmek olarak özetleyebiliriz.
Bir not: “Delilere ve okumaya meraklıysanız Hacettepe Üniversitesi tarih bölümü hocalarından Rüya Kılıç’ın ‘Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Delilik’ adlı eserini incelemenizi öneririm.”
Kişinin hayali arkadaşlarıyla sohbetini konu alan daha eğlenceli bir örnekle toparlayalım. Cenovalı Vinnie lakabıyla meşhur İtalyan bir mafya lideri; sürekli altına kaçırarak ve sürekli kendi kendine konuşarak hekimleri 1997’ye kadar aldatmayı başarır.
Ölmeden iki yıl önce 2003’te herkesi kandırdığını ve ekibini deliler koğuşundan idare ettiğini itiraf edecektir.
Meşhur Rosenhan Deneyi
Psikiyatrist David Rosenhan; “Bir kişinin akıl sağlığının yerinde olup olmadığı veya akıl sağlığının derecesi kesin olarak anlaşılabilir mi?” sorusuna uzun yıllar önce cevap arar ve alanında sarsıcı sonuçlar elde eder.
Rosenhan ile birlikte hiç bir rahatsızlığı olmayan; üç psikolog, bir psikiyatr, bir öğrenci, bir pedagog, bir ev kadını ve bir ressamdan oluşan sekiz kişi, gaipten sesler duyduklarını söyleyerek ayrı ayrı kliniklere başvururlar.
Kliniğe kabul edildikten hemen sonra, rahatsızlıkları kalmadığını söylemeleri ve normal davranmaları konusunda anlaşmışlardır ve öyle de yaparlar. İlginç olan şudur ki, tüm hekim ve klinikler bu 8 kişilik grubun tamamına hastalık teşhisi koyar.
Biraz uzun ancak gayet ilgi çekici bu kurgu senaryonun devamını merak edenlerin Rosenhan deneyi hakkındaki araştırmaları okumalarını öneririm. Devam edelim;
Toparlayalım, konu – eğer mevzuat değişmediyse – ceza hukukunda tam ve kısmi akıl hastalığı olarak iki başlıkta inceleniyor; kişinin alacağı cezalar da buna göre takdir ediliyor. Ceza alan kişi hakkındaki tüm takdir hakları da ailesine geçiyor.
Bakınız ne derler; “Failin kısmi akıl hastası olduğu raporla tespit edilirse verilecek ceza 47. Maddede düzenlenen oranlarda indirilecektir. İdam cezasına hükmedilmesi gereken durumlarda fail için 25 seneden aşağı olmamak üzere ağır hapis cezası verilir.
Müebbet ağır hapis yerine 10 seneden 15 seneye kadar ağır hapis cezası verilmelidir. Diğer cezalar ise üçte birden yarıya kadar indirilir.” Devamını merak edenler için kaynak.
Ben de askerlikten muafım bu deli taklidi sâyesinde. 🙂
Deeermişim. Evet ama askerlikten muaf olduğum doğru 🙂
Recep şimdilerde o kadar kolay değil o işler 🙂 Zaten askerlik özelinde konuşursak sürekli bedelli de çıkıyor süreler de kısaldı, pek gitmek istemeyen olacağını düşünmüyorum ama cezadan kaçma hususu kritik. Tıp ilerledi ama yazıda paylaşmadığım bir durum var; “eğer gerçekten çok zeki isen ama deha derecesinde..” hekimleri aldatman mümkün.. Tabi onlar kadar hakim olman lazım konuya.. Bu gibi örnekler görülmüş zamanında..
Askerlikten muaf olmak için bir aralar vicdani ret vardı. O geçerli değil sanırım artık. Askere gitmemenin cezası var mı bilmiyorum ama internette arattığımda eski gazete başlıkları çıktı karşıma. Kaçaksan 5 bin lira ceza ödüyormuşsun. Güncel bilgi değil gibi.
Şimdi askerlik tamamen değişiyor. 3 ay zorunlu artı 6 ay isteğe bağlı “ücretli” gibi bir sistem düşünüyorlar ama 2 gün ya da 2 sene sonra muhtemelen fikir değiştirirler. Zaten benim düşüncem, askerlik gönül işi.. Güzel maaş verirsen haklar tanırsan, insan gibi davranırsan bir bakıma “atanamayan gençlere de” kapı açılır.