Tüh tüh deyip kanal değiştirerek ağır tepki gösterdiğimiz; “damda kalan kediler kadar ilgi çekmeyen kadına şiddet hadisesi” artık akşam haberlerinde dahi Vaka-i Adiye’den sayılmakta!
Paylaşımlarımızın akademik bir ağırlığı olduğuna inanıp ve gaza da gelerek kadın-erkek kimsenin kapısına dayanmayın başta belirtelim! Sadece genel kabul gören, yaşanmış şehir efsanelerini nakletmek isteriz:
Bir mesele daha var. Ağırlıklı olarak erkek önyargılarımızla ilerleyeceğiz ancak bu da demek değil ki kadınlar saf naif yaratıklar! Taktik çözümlemenizi umarız bu yorumlarımız eşliğinde yaparsınız. Başlayalım o halde:
Sanal Dünya ve Mobil Yaşamın Aldatmaya Etkisi:
80’lerde ekranlarda rastladığımız aldatan koca skeçlerini hatırlarsınız. Toplantı var bahanesiyle geç gelmeyi huy edinmiş, tütün ve alkole boğulmuş bünyeler ve çoluk çocuğu uğruna durumu görmezden gelen kadınlar.
Er kişinin o vakitlerde yaşayacağı en ağır durum, suratına tükürülmesi ve bir daha yapmaması tembihiyle uzunca süreler salonda yatırılması olurdu.
Geçmişten günümüze malumunuz; yabancı parfüm ve yabancı saç teli her zaman aldatılıyor oluşun ilk işaretlerinden sayılmıştır. Bahaneler ise hazırdır: “Portmantoya (ya da askıya) üst üste asmışız, sinmiş geçmiş ne yapalım yani.”
Devletin başı Süleyman Demirel’in, 23 Şubat 1994’te ilk cep telefonu kullanıcısı olduğu kaynaklarca sabittir ancak “kapsama alanı dışındayız” bahanesini ilk uyduran kişi olduğunu savunmak Nazmiye hanıma karşı da insafsızlık olur.
Kabın şeklini alanlar derneği mensupları olarak bizler, bu durumdan da elbette ekmek çıkardık. Yeni teknolojilere karşı el çırparken hayatımıza nüfuzunu ve çemberin daralmaya başladığını ise görmezden geliyorduk.
11 Eylül 2006’da Facebook’un tüm Dünya kullanıcılarına açılması, Türkiye’de 2007’de ivmelenmesi; paralelinde Instagram, Twitter ve benzer ağlar ile yoğun bombardımana tutulmamız, paralı pasifler için son derece elverişli ancak bir o kadar da yabancı sosyalleşme ortamlarını beraberinde getirdi..
Başımıza gelecekleri fark edemeyecek kadar sapıttığımız ilk sanal sarhoşluk durumumuzun 2007’de yaşandığı iddiasını, dokunmatik ekranları hayatımıza sokan Apple’ın aynı yıl piyasaya çıkardığı cihazı ile destekleyebiliriz sanırım.
Artık önümüze geleni tüplü monitörlere bağlı kalmadan kıyasıya taciz edebilecek, salon erkeği olduğumuz tezini savunabilecektik. Özetle mobil düzensizlik kaynaklı boşanmaların önü açılmıştı artık.
Pişkin pişkin cevaplar vermek yerine kıvıramayan ve kızaran suratlarla başlarını öne eğen erkekler, bu yeni teknolojilere karşı nasıl defans yapılacağını bilemez haldedir.. İşte en can alıcı noktaya geldik. Aldatan erkeği nasıl yakalarız?
Çiftler; evli yahut bekar fark etmez, birbirlerine ait ‘sosyal ağ-bankacılık vb uygulamaların şifrelerini bilmeli mi, ya da ilişkinin hangi evresinde bu güven eşiği geçilmeli’ hususu bizce ayrı bir tartışmanın konusu ancak kuşkulandırıcı detayları da bünyesinde barındırdığı bir gerçek.
Daha önce tanık olmadığımız haller misal; cihazlara (kendince belirlediği özeline) yaklaşıldığında artan tedirginlik hali ve depresif tavırlar, gündelik sorunlara abartılı tepkiler gösterme, web’de yahut mobilde alelacele kapatılan sayfalar, sosyal medyada tanımadığınız insanların takip edilmesi, ısrarla şifre paylaşmaktan kaçınma-geçiştirme, ev ortamı güvenliğinde dahi sıkılmadan usanmadan yüksek şifreleme kullanmak; arama kayıtları, mesaj ve web geçmişinin düzenli olarak silinmesi, ‘daha hızlı şarj oluyor’ bahanesiyle uçak modunda bırakılan sessizde kalan akıllı cihazlar, tuvalette banyoda dahi iletişimden kopamamak, hafta sonu eğitimlerinin artışı, bildirim seslerinin kapatılması, konum paylaşmaktan kaçınılması ve en klişesi kadınları erkek, erkekleri ise kadın ismiyle kaydetmek (Veya Digitürk Açma olarak) teknoloji radarımıza takılabilecek detaylardan.
Bu kadar veriyi parça parça yahut tümüyle bir arada görmek elbette “aldatıldığınız” sonucuna bizleri ulaştırmaz. Yani bence ulaştırır da sizi gazlamak istemiyorum.
Bahis bağımlılığı da gerçeğe dönüşebilecek sanal seks tutkusu kadar tehlikelidir.
Mali rutinin dışına çıkan, ayan beyan fark edilebilecek harcamaları gizleme yoluna giden bünyeler, hiçbir şey yokmuşçasına; yeni hobiler, arkadaşlar, ortamlar edinebiliyor. Gizli saklı krediler çekebiliyor, kırıcı şakalar yapabiliyor, kendi evinde kapılarını kapalı tutabiliyor, kişisel bakım vb giderlere dikkat çekici paralar ödeyebiliyor.
Ailelerle az vakit geçirmek, dalıp dalıp gitmek, gece kabusları, çelişkili konuşmalar, isteksizce kullanılan sevgi sözcükleri, eleştirilerin artışı, melankoli, uyku bölünmeleri ve sayıklamalar, cinsel soğukluk (ya da gereksiz iyi davranmalar farklı pozisyonlar denemeler-hediyeler, ev işlerine yardım etmeler), yasaklı maddelere ve alkole artan meyil gibi tetikleyiciler çiftleri birer ev arkadaşına dönüştürüyor çocukların ruhsal durumunu etkiliyor.
Aldatan erkeğin soru sorulmasına karşı tepkili olduğu da bilinen bir gerçektir.
- iPhone kullanan kişilerin sıklıkla kullandığı konum ve davranışları belki işinize yarayabilir. Ayarlar+Gizlilik+Konum Servisleri+Önemli Konumlar adımlarını takip ederek sık yapılan davranışları inceleyebilirsiniz.
- iPhone’lardaki Find My Friends seçeneğini gizlice aktif hale getirebilirsiniz.
- iPhone kullanmıyorsa hediye edin ve yukarıdaki ayarları etkinleştirin.
- Araç takip cihazlarını inceleyebilirsiniz.
- Yalanları yakalamak başlıklı makalemiz yardımcı olabilir.
Bağlayalım! Partnerinizin sizi aldatıp aldatmadığı hususunda kuşkuluysanız, yakalama ihtiyacı içindeyseniz, “son ve en acı nokta ancak” sizi üzecek küçük bir sır paylaşalım; büyük ihtimalle sizin o kişiyle ilişkiniz bitmiş ve farkında değilsiniz.
Sizi merak etmeyen, aramayan sormayan, takip etmeyen birisini yakalamaya çalışmak, hem kendinize hem de karşınızdakine olan saygınızı kaybettirir.
Yakalama ihtiyacı güven ilişkisinin kalmadığının en temek göstergesidir. Yine de “ben bu adamı yakalamak istiyorum kardeşim” diyenlerdenseniz siyah çarşaf giyip peşine düşebilirsiniz.
Bilmemeli diyerek noktayı koyayım:) 20 yıldır birlikteyim, bildiğim tek şifre yok kendisine ait, benim de onda yok. Kafamız rahat, ne cüzdanına el sürerim, ne telefonuna. Sürekli şüphe hali insan beynini kemiren bir şey ve bu şekilde bir yaşam sürülmez, herkes için çekilmez hale gelir. İnsanın gideceği varsa gider zaten, yakalasan ne olur:)
Bu şekilde olması en sağlıklısı ve güzeli tebrik ederim. Nazar değmesin. Bir ilişki güven üzerine kurulmadıktan sonra olmuş sürmüş neye yarar…