100 küsur sene nasıl yaşanır sorusuna tatmin edici cevaplar arayan Şemsi Ağa’nın oğlu Bitlisli Zaro, Bitlis’in Mutki ilçesine bağlı Meydan Köyünde bir Zaza Kürdü olarak dünyaya gelir.
Buraya dikkat: “Doğduğunda; daha doğrusu iddia etti senede Fransız İhtilali bile olmamıştır.” 1774-1777 yılları kayıtlara doğum tarihi olarak geçer.
1790’larda henüz 18 yaşındayken İstanbul’a gelerek vefatına kadar ikamet edeceği Tophane’ye yerleşir.
“Bitlisli Şemsi Ağa Oğlu 160 yaşında ölen Zaro Ağa’nın Ruhuna Fatiha – 1934” künyesine sahip Eyüp Sultan Camii kabristanındaki mezartaşı bir devri özetler niteliktedir. Bu mezartaşı ve mezar yazıtları olayına bir ara değineceğiz.
96 yaşına kadar çocuk sahibi olabilen; formunu yoğurt ve ekmeye borçlu Zaro Ağa, uzun ötesi ömrüne 11 ya da kimilerine göre 30 eş, 10 padişah, 30’a yakın sadrazam, iki reisicumhur, bir o kadar başbakan; çocuklar savaşlar ve torunlar sığdırır.
36 çocuğu olsa da biri hariç hepsi ölür. Çeşitli kaynaklarda 7-13-29 kez evlendiği yazılıdır.
Hayatından Satırbaşları:
- 16 Şubat 1774 – Bitlis’in Meydan Köyünde dünyaya gelir. I. Abdülhamit padişahtır.
- Mart-Mayıs 1799 – Napolyon’a karşı Cezzar Ahmed Paşa’nın ordusunda savaşır.
- 15 Haziran 1826 – Yeniçeri Ocağının kaldırılışına tanıklık eder.
- 1850’lerde Ortaköy Cami’nin inşaatında çalışır.
- 1877-1878 – Osmanlı Rus Savaşında bacağından yaralanır. 100 yaşını geçkindir.
- 1914 – Kızlara “ihtiyar kadrosundan” erkek modellik yapar.
- 1924 – Belediye “serhademe” (baş hademe) olarak vazifelendirir, iyi de maaş verir.
- 1925 – Kısa bir İtalya macerası olur.
- 12 Ağustos 1930 – ABD seyahati başlar. 9 ay sonra Türkiye’ye döner.
- 1931 – İngiltere ve Yunanistan’a gider.
- Doktoruna göre son sözleri “Vakit geldi” olmuştur.
- Bu da size bonus video. İzlerken sinirlerim bozuldu.
Ortaköy Camisi ve Selimiye kışlasının yapımında çalıştığını yine kendi beyanlarından öğreniyoruz. Hamallık, hademelik, yeniçerilik, 80’inde inşaat işçiliği, Gedikpaşa Kız Mektebinde modellik yapar, son yıllarında İstanbul belediyesi tarafından kendisine maaş bağlanır. Napolyon’la dahi savaşmıştır.
Ölümünden evvel ABD’ye davet edilmiş, bir müddet orada kalmıştır. Uzun denebilecek yeni kıta ziyareti esnasında tanıştığı ABD’li bir dilberden “Sevgili Zaro, ne olur buraya gel evlenelim. Yol paranı ben veririm” şeklinde mektuplar alır, yastığının altında saklar.
Belki de sirklerde ve çadır tiyatrolarında yorulmasa, ABD, Avrupa turuna çıkmasa daha da uzun yaşardı. “Dünyanın En Yaşlı Adamı” olarak ABD’ye davet edilir teşhir edilir ve üstünden çok paralar kazanılır. Beş parasız ülkesine döner. Yazık!!
Takipçilere bazı sorularım olacak:
- Gerçekten o kadar sene yaşamış olabilir mi?
- Yediği yoğurdun ve bulgurun veya az et yemesinin bir etkisi olabilir mi?
- Kayıplar bırakarak bu kadar uzun yaşamak ister miydiniz?
- Dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak dünyayı gezmek ister miydiniz?
Fazlaca Kaynak İstiyoruz Diyenlere Gelsin:
- Rohat Alakom – İstanbul’da Kürtler
- Burçak Evren – “Dünyanın En Yaşlı Adamı Bir Garip Zaro Ağa”
İlk defa duydum! Nasıl olur diye hayretler içinde okudum. Mümkün mü acaba bilemedim. Yediği içtiğinin biraz etkisi olabilir ancak çoğu zaman sağlık genlerimizden kaynaklanıyor bence. Uzun yaşamayı ancak sağlıklı kalabileceksem isterim, o zaman dünayayı gezerim işte:)
Bir iddiaya göre, dünyada iki iklim kuşağının kara üzerinde buluştuğu iki yerden birisi Alemdağ. Ne sabahların sisi yaşanmış ne de soluk kesen bir nem. Zaro Ağa’nın bu bölgede de yaşadığı belirtiliyor. Yoğurt & bulgur sevmesi bir yana “bu kadar yaşı” olduğunu tahmin etmiyorum. Yine hekimlerin dediği gibi 130’lardadır ki bu bile inanılmaz.. Kafkasya’da 90’larında baba olan insanlar vardır.. “How to live to be 100” diye bir kitapta okumuştum.
Bence yaşayacağı varmış ve yaşamış 😀
Tabi tabi.. Şimdi olsa Show Haber’e çıkarırlardı.
“Dünyasına doyamadan gitmiş adam” yazık!
Videolara bakılırsa hiç 156-160 göstermiyor. Hekimlerin dediği belki olabilir.
Yani dediğin gibi evet.. 100 civarında bile bence göstermiyor lakin Osmanlı’nın son dönemlerinde bile bu kayıt kuyut işleri çok ciddiye alınırdı. Kafa kağıdı doğru gibi ancak yine de inanılası değil.
Yazınız için teşekkürler. İlgimi çeken diğer bir konu ise sorduğum Bitlis’li tanıdıklardan (yaş ortalaması 50-60) bu ismi duyan yok gibi…
1930’larda ölmüş. Belki de çok yaşlı olan tanıdıklarınıza ya da eskilere sorabilirsiniz.