Rasputin

Rasputin ve İbretlik Hayatı

Sibirya’nın küçük bir köyünde 21 Ocak 1869’da doğan Grigori Yefimoviç Rasputin, Rus yakın tarihinin bana göre el ilginç ve zeki karakterlerinden biri.

Kahin olarak öne çıkana kadar çocukluk yılları çiftlik hayatı ile geçer. Okuma yazması olmamasına rağmen (hipnoz dahil) doğa üstü yeteneklere sahip olduğuna da inanılmaktaydı.

Yakın olduğu iki kardeşinden Maria’nın boğularak, Dimitri’nin ise zatürreden ölmesi Rasputin’i çocukluk çağlarında derinden etkiler. 

Ailenin yedi çocuğu vardı, hepsi bebeklik döneminde ya da erken çocukluk çağlarında ölecektir. Gençlik ve erken yetişkinlik dönemi, tarihçilere göre adeta hiçbir şey bilmediğimiz bir “kara delik” tir.

Yerel arşiv kayıtları ise, mavi gözlü uzun boylu bu genci; küçük hırsızlıkları ve yerel makamlara saygısızlıkları olan “aykırı” içkici bir genç olarak bizlere tanıtıyor. 

Bir gün, babasının çiftliğinden çalınan bir atı; ne hırsızı, ne de olayı görmemesine rağmen bulması ve benzer kahinlik olayları, bölge insanı arasında popüler olmasını sağlar. Praskovya Dubrovina adındaki bir köylü bir kızıyla 18 yaşında evlenecektir. 

Çiftin yedi çocuğu olsa da ancak sadece 3’ü yetişkinliğe kadar yaşayabilir. Doğum tarihleri şu şekildedir: Dmitry (1895), Maria (1898) ve Varvara (1900).

1897’de Rasputin, dini konularda bir dönüşüm yaşar ve doğduğu Pokrovskoye’yi hac yolculuğuna çıkmak için bırakır. Bunun nedeni belli değildir.

Bazı kaynaklar, at hırsızlığındaki rolü nedeniyle sebepsizce kaçtığını savunur. Bir vizyonu olduğuna inananlar da vardır. Genç teoloji öğrencisi Melity Zaborovsky’nin üzerinde olumlu bir etkisi olabileceğine inanılmaktadır.

Nedeni ne olursa olsun; 10 yıldır evli ve bir de erkek çocuk sahibi olacak Rasputin’in bir anda ayrılışı, yaşamında radikal bir değişikliktir. 

Znamensky Manastırı ile Tobolsk Katedraline kısa hac yolculukları olmuştur ancak Verkhoturye’deki Aziz Nicholas Manastırına 1897’deki ziyareti dönüşümünün başlangıcı olur. Meryem Ananın kendisine göründüğünü ve konuştuğunu iddia etmektedir.

Okuma yazmayı öğrenmiş ve bir kaç ay burada kalmış olabilir denmekte. O günlerde Makary olarak bilinen bir yaşlı keşiş ile bir araya gelecek ve eleştirilerek derinden aşağılanacaktır.

Sonraları; bazı rahiplerin eşcinsel birliktelik yaşadığını iddia ederek manastır hayatından şikayet eder. Yine de Pokrovskoye’ye değişmiş bir adam olarak dönecektir. Vejetaryen bir keşiş olacak, alkole bir süreliğine de tövbe edecek ve çevresindekilerle daha sesli bir şekilde konuşmaya başlayacaktır. 

Ülkeyi dolaşmak ve çeşitli kutsal alanları ziyaret için köyünü sık sık terk eden Rasputin, 1886’dan 1901’e kadar 15 yıl boyunca ülkesinde gezerek vaazlar verdi. En uzak yolculuğunda, Yunanistan’ın Athos Dağı’na kadar gitti ve bu sırada tarihler 1900’ü gösteriyordu.

Bu esnada geçici bir şapel inşa etti, köylülerden ve aile bireylerden oluşan – pazar ve diğer dini günlerde kendisine eşlik edecek – bir de küçük dini kitle edindi. O yıllarda baba evinde kalıyor ve gizli dini toplantılar düzenliyordu.

Karizması ülke çapında artıp yayılacak ancak mevcut rahip diğer köylülerin şüphe ve düşmanlıklarını kendisine çekecekti.

Bir yeraltı mezhebi olan Khlysty’ye (kamçıcılar) katıldığı, takipçisi kadınlar tarafından ayinler öncesinde törenle yıkandığı, daha önce duyulmayan garip şarkılar söylediği söylentileri dolaşıyordu.  

Tanrı’ya ulaşmanın tek yolunun ‘günah işlemek’ olduğu, evlilik dışı cinsel ilişkilerin suç sayılmadığı bu mezhep Rasputin’e çekici gelmiş olabilir mi bilinmez ancak mezhep üyesi olduğu dedikoduları, tarihçi Joseph Fuhrmann tarafından kaynaklarla yalanlanacaktır. (Daha sonraları adı bir rahibeye tecavüz iddialarına karışacaktır.)

Manevi krizleri ve gizli korkuları gidermeye yardımcı kutsal bir adam, algısı güçlü bir bilge olarak 1902-04 arası ziyaret ettiği Kazan kentinde daha da güç kazandı. Kadın takipçilerinden bazılarıyla birlikte olduğu söylentilerine rağmen aldığı tavsiye mektuplarının da etkisiyle dini yetkilerini ve yerel konumunu güçlendirdi.

Devam eden süreçte, Alexander Nevsky Manastırı’ndaki St. Petersburg Teoloji Okulu rektörünün de referansıyla 1903’te, ya da bazı kaynaklara göre 1904 veya 1905 kışında St. Petersburg’a kadar gidecekti. 

Radikal görüşlü heybetli sakallı Grigori Yefimovich Rasputin, ilk kez 1 Kasım 1905’te Peterhof Sarayı’nda Çar ile tanıştı.

Çar, “Tobolsk eyaletinden Tanrı adamı Grigori’yi tanıdık” diyerek bu tanışmayı günlüğüne kaydedecektir.

Rasputin ise bu tanışmadan kısa bir süre sonra köyüne döndü ve irtibatı koparmamak adına bir kaç satır da yazdı. Kaynaklar 1906’nın Temmuz ayına kadar St. Petersburg’a dönmediğini yazmaktadır.

Çar Romanov’un küçük oğlu Alexei Nikolaevich’in hemofili rahatsızlığı 1904 yılında öğrenecek ve kimilerine göre hipnotize ederek attan düşen ve kanaması durmayan bu çocuğu kısmen tedavi edecektir.

Çariçe Aleksandrova’yı ikna ederek gerçekleştirdiği tüm tedaviler, Rasputin’in konumu daha da güçlenir. Her nöbette gel-git yapmak yerine saraya yerleşmesine karar verilir.

Resmen peygamber, Tanrı tarafından gönderilen bir aziz mertebesinde görülmeye başlamıştır.

Kir pas içindeki pejmürde bir papaz olarak küçümsenen bir sarhoşun Kraliyet ailesini hakimiyetine aldığı iddiaları, Çariçe ve onun kızlarıyla birlikte olduğu dedikodularıyla da birleşince suçlanıp öldürülmeye kadar uzanacak süreç bir bakıma başlamış olur.

Öfkeli Çar ve gizli polisin etkisiyle sürgün cezası verilir ancak aile, tek tedavi şansı bu adama adeta muhtaçtır.

Uzmanları hiçe sayarak; Çariçe Alexandra Fyodorovna aracılığıyla ekonomiden dış politikaya kadar tavsiyeler vermeye devam eden Rasputin, garip tedavi şekillerini ve siyasi fikirlerini ölüm senesi olan 1916’ya kadar paylaşmayı sürdürür.

Ortodoks kilisesini karşısına alacak, şeytan & deccal damgası yiyecektir. Gazetelerde alay konusu olmaya başlar. Artık doğaüstü güçlere sahip bilge bir keşiş değil; istediği gibi yaşayan ve sözünü esirgemeyen bir sapık hatta Alman casusu bir vatan hainidir.

Almanya ile savaşılmamasını dile getiren Rasputin’e göre Ruslar kesinlikle 1. Dünya Harbine dahil olmamalı ve monarşi devam etmelidir. Kendisine bir vahiy geldiğini söyler ve ordunun başına Çarın geçmesini ister.

Dediği de olur. Harpte alınan yenilgilerle beraber rejiminin içine girdiği kriz derinleşir.

Bu sırada kilise tayinlerinden hükumet kadrolarına ve bakan atamalarına kadar baş danışman unvanıyla karışmaya devam etmektedir. İçişlerinin sorumluluğunu, Rasputin’in elinde oyuncak Çariçe Aleksandra’nın üstlenmesi tüm işlerini kolaylaştırır.

Ordunun yenilgisi ile beraber kilisenin ve siyasilerin desteği çekmesinin ardından ortadan kaldırılacaktır.

Rasputin Nasıl Öldürüldü?

Kendisini ortadan kaldırmaya yönelik ilk suikast girişimi, 12 Temmuz ya da 29 Haziran 1914’te, 33 yaşındaki bir köylü kadın olan Chionya Guseva’nın Rasputin’i Pokrovskoye’deki evinin dışında karnında bıçaklayarak öldürme teşebbüsüyle başlar. Bu kadın başarılı olamaz.

Romanovlar’ın damadı Prens Felix Yussupov ve birkaç kişi, İngiliz gizli servisinden de destek alarak bir komplo planlarlar. 

29 Aralık 1916 gece yarısı bir davete çağrılan Rasputin’i kendisi ile özel bir konuda görüşmek ve içki içmek bahanesiyle davetten önce bodrum katında bir odaya alırlar. Siyanürlü şarap, pasta ve kurabiyeler işe yaramayınca paniğe kapılan prens, bir silah tedarik ederek kalan işi tamamlamayı düşünür.

Bir el ateş eder ve zaferini kutlamak için arkadaşlarının yanına döner. İşler yine planladığı gibi gitmemektedir. Rasputin yine ölmez. (Ayağa kalkarak prensin yakasına yapıştı diyenler de vardır) Odaya giren prensin arkadaşı bu sefer kendi silahını ateşler.

Kurşun sırtının arkasından girer ve böbreğe saplanır. Nihayet öldü diye düşünülür ve bir çarşafa veya halıya sarılarak bekleyen araca taşınır. Hırıltılar geldiğini duyduklarında son kez sopalarla dövecek, ölümcül darbe (!) ise araçta bekleyen Rayner isimli bir İngiliz ajanın kafaya isabet edecek kurşunuyla gelecektir.

Vücudu bağlanan ceset buzla kaplı Neva nehrine atılır. Farklı kaynaklarda Rasputin’in kurşunlandıktan sonra bahçeye atlayarak kaçmaya teşebbüs ettiği öne sürülüyor.

14 saat sonra cesedi 140 metre uzakta bulunur. Kısmen donmuş nehre atılmadan önce hayatta olduğunu gösteren bilgiler ve ölüm nedeninin akciğerlerdeki su yani boğulma olduğunu gösteren otopsi raporları mevcuttur.

Resmi otopsi raporu, Joseph Stalin döneminde ortadan kaybolur. Karnından bıçaklandığı ilk teşebbüs sonrasında bir çeşit asidik bağışıklık kazandığı, zehirlenememesinde bunun etkili olduğu düşünülmektedir.

Doğaüstülük tezlerini çürütmeye çalışan bazı bilim insanlarına göre ise siyanürlü kekler ve pastalar pişirilme esnasında buharlaşarak etkisini yitirmiştir. Otopside siyanür bulunmaması bu tip resmi tezleri bir nebze destekliyor.

Kaynaklar öleceği günü ve katillerini önceden bildiği iddia edilen Rasputin’in keskin bir cisimle sistematik bir şekilde dövüldüğünü ve saldırıya uğradığını kabul etmekte; ancak en mühimi, kullanılan tabancaların sayısı ve çapı bakımından tutarsızlıkların bulunuyor olması.

Cesedi; saray yakınlarında yapım halindeki bir kiliseye çar ve ailesinin katıldığı bir törenle gömülür ancak hak ettiği cezayı almadığı düşünüldüğünden bir kez de daha sonraları “bunu bir kez de yakalım” derler. Vücut yandığında Rasputin o sırada alevlerin içinde oturmuş gibi bir hal alır.

Görünüşe göre harekete geçme ve kalkma girişimlerini gözlemleyen dehşete düşen kişiler vardır. Bu durum da, yakılma esnasındaki hatalarla ilişkilendirilmekte.

Vücut hekimlerin elinden olmadığından, tendonlar muhtemelen yakılma öncesi kesilmez.

Sonuç olarak, vücut yakıldığında tendonlar küçülür, bacaklar bükülmeye zorlanır ve vücudu bel kısmından bükülerek oturmuş gibi görünür. Bu nihai olayın Rasputin efsanesinin günümüze kadar katlanarak gelmesinde en önemli tetikleyici olduğuna inanılıyor.

Ölüm tarihi 17 Aralık 1916 ya da 29 Aralık 1916 olarak iki şekilde kaydedilmiştir. Bu uyuşmazlık, Gregoryen takviminin 1918 senesine kadar Sovyet Rusya’ya sokulmaması gerçeğinden kaynaklanmaktadır.

Ölümünden altı yıl sonra, 31 Aralık 1922’de, iç harbi kazanan Bolşeviklerce Sovyetler ilan edilir. Romanov hanedanı ise kurşuna dizilecektir.

Rasputin ve İbretlik Hayatı başlıklı yazımızda Rasputin kim sorusuna yanıt aradık; Rasputin hikayesi, Rasputin Kehanetleri ve Rasputin hikayesi konularına değinmeye çalıştık. Umarım beğenir ve değerli yorumlarınızı paylaşırsınız.

1979'da İstanbul’da doğdu. Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri mezunu olan yazar, Vatan gazetesinde başladığı kariyerinin ardından farklı görevler üstlendi, özel kurumlarda yöneticilik yaptı. Online gazetecilik eğitimini BBC'de tamamlayan, 2008'den itibaren dijital dünyanın içinde yer alan Görkem CAN; kişi ve kurumların faaliyetlerine destek oluyor, bilgi ve deneyimiyle yönlendirici rol oynuyor.

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

*